Hızla geçip giden, zamanın hızlı akışını bize hissettirmeyen bir sürü teknolojik aletlerle birlikte yaşıyoruz. Bizi tüketici toplumu yapan bu teknoloji, aslına bakarsanız hayatımızı da tüketiyor ve bize yaşamın nasıl geçtiğini hissettirmiyor. Daha dün gibi değil miydi ? Koşarak eve gidip Alf, Miami Vice, Dallas, Kara Şimşek dizilerini seyrettiğimiz günler. Rahmetli Adile Naşit’in uyumadan önce bize masal anlatması. Baktığınız da aslında 30 yıla yakın zaman geçmiş. Peki, geçmişten bugüne zamanımızı nasıl değerlendirdik? Hayatımıza neler kattık? Geçmişe bakıp keşke dediğimiz zamanlar hayatımızda daha mı fazla yer kaplıyor? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar bizim zamanı değerlendirme konusundaki başarımızı ya da başarısızlığımızı gösteren cevaplardır aslında.
Nedir ki? Şu Zaman Dedikleri
Geleneksel anlayışa göre akışına müdahale edilemeyen, uzatılıp kısaltılamayan,insanın kontrol alanı dışında yer alan nadir öğelerden birisi ‘zaman’ dır. Bu anlayışa göre her kişinin mevcut zamanı sabittir ve kişi onun üzerinde her hangi bir denetime sahip değildir.
Satın alınamayan, depolanamayan, nasıl harcandığının anlaşılamadığı, durdurulmasının mümkün olmadığı, bir kaynaktır.
Hayatımızda sahip olduğumuz en önemli kaynaklarımızdan biridir, hatta en önemlisidir.
Modern yönetim düşüncesinde “Zaman” önemli bir üretim faktörü ve bir kaynak olarak ele alınmakta ve bu kaynağın yatırımlar içinde temel bir paya sahip olduğu kabul edilmektedir.
İnsan, makine ve finans kaynaklarının etkin kullanılması için büyük mücadeleler vermemize rağmen, bütün üretim girdileri arasında görünüşe göre en az anlaşılan ve en kötü yönetilen kaynak zamandır.
Zamanı iyi kullanmak istiyorum ama bunun için zaman bulamıyorum.
Zamanı iyi kullanabilmek demek, zamanımızı nasıl geçirdiğimize planlı ve stratejik bir gözle bakmak demektir. Zamanımızı doğru yerlerde, bizim için önem arz eden konularda, kullandığımıza emin olmak, zamanımızı harcadığımız şeyin bize getirisinin büyük olduğuna inanmak demektir.
Kim olduğunuzu ve ne yapmak istediğinizi düşünün. Amaçlarınızı yazıp bunları önceliklerini tespit edin. Zaman kullanım planınızı, yüksek öncelikli işlere daha çok zaman ayırabilecek şekilde tekrar yapın. Sonuçta, ne kadar çok zamana sahip olduğunuzu görüp şaşıracaksınız.
Ama bunun için zaman ayırmanız gerekli.
Beş dakikalık düşünme, genelde bir saatlik zaman tasarrufu sağlar.
Zaman yönetimi aslında yaşam yönetimidir. Yaşamımızı yönetebilmemiz için;
– Hedeflerin ve önceliklerin belirlenmesi.
– Hayır diyebilmek.
– Olumlu ve geliştirilmesi gereken yönlerin saptanması.
– Zaman hırsızların belirlenmesi ve önlenmesi.
– Kararların hızlı verilmesi.
– Günlük ve haftalık planların yapılması.
Tüm bunları hayatımızda alışkanlık haline getirebilirsen, zaman yönetimi için ayrıca bir gayret sarf etmemize gerek kalmayacaktır.
Yaşamımızı eğer başka unsurlar değil de biz yönetebilirsek, işlerimizi yetiştirmek için son dakika koşuşturmaları, aynı zamana verilen randevular, hiç bir sonuca varılamayan uzun ve verimsiz geçen toplantılar, üretkenlikten ve yakınlarımızdan uzak geçirilen günler, bir anlamda hayatımızda da çıkmış olacaktır. Şöyle bir düşünürsek, çoğu zaman bizi strese sokan zaten böyle sorunlar değil midir?
Yaşamımızı doğru yönetebilmek bizi stresten de uzaklaştıracaktır. Hayatımızı daha anlamlı ve verimli kılacaktır.