Yirmi birinci yüzyılın başlangıcından bugüne, çok sıklıkla duyar olduk, şehrin her bir köşesinde bu fısıltıyı….
Kimilerinin, belki reklam olsun diye yapılıyor, dediği, kimilerinin anlamaya çalıştığı, kimilerinin ifade etmekle görselliğe dökmekte, yavan kaldığı bir slogan olarak kaldı.
Kalite şehri Bursa…….
Sultan ikinci Bayezid ‘in 1502 yılında “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” Bursa belediyesi kanunu ile başlayan serüvenin adı.
O dönemlerde Bursa, tarım, tekstil, orman ürünleri, hayvan ürünleri iş kollarında, nam-ı tüm Osmanlıyı sarmıştı. İstanbul resmi başkent iken, Bursa nın ticari başkent olacağı o günlerden de belli oluyordu. İşte bu sebepten olsa gerek, o dönemde dahi, konan şartlara uymak bir gereklilikti.
Şartlara uymak için şartlar konmalıydı öylede oldu.
Bursa da kalite işte böyle başladı, şehrin her köşesindeki insanlar, konan şartlara uymaya azami gayretler gösterdi.
Geçen dönem ile,
Tarım alanında, halen ismi ile özdeşleşmiş,Uludağ çileği, kirazı ve Bursa şeftalisi bu şartlara uyma bilincinin çıktısı olarak şehrin tanıtımında yerini aldı.
Tarımsal kaynaklı gıda sektörü, yine kestane ve şartlara uygun işlenmesinden oluşan mahsulü, kestane şekeri ile tüm dünya tarafından tanınan bir lezzetin çıkmasına sebep oldu.
Tarımsal kaynaklı tekstilcilik alanında ipek böceği yetiştiriciliği ile dünyaca ünlü dokuma kumaş üretimini takiben, Bursa kadifeleri ve yine şehir ile özdeşleşen Bursa havluları, sadece Osmanlının değil tüm dünya saraylarının köşelerini süsledi.
Sadece bu kadar mı dersiniz.
Bursa nın zengin termal sularının şifa dağıtması ile sağlık turizminin gelişimi açısından, ilk başlarda kurulan han ve hamamlar ile konaklama ve otelcilik iş kolunun gelişmesine, dolayısı ile turizm sektörüne de öncülük etmiştir.
Bursa ya gelen tüccarların Bursa misafirperverliği ile karşılanması dahil olmak üzere, şehir esnafı ve iş adamlarının ticaretinin gelişmesi için yapılanan tesisler, önceleri şehir otelciliğinin gelişimine etken olmuştur.
Günümüzde iş ve turizm potansiyelinin canlandırılması ile sürekli yaşayan bir sektör olma yolunda otelcilik ve turizm yerini sıcak tutmasını sağlamıştır.
Bu oluşumlar her seferinde, öncelikle hizmet şartlarını koymak ve konulan şartlara en ufak ayrıntısına kadar uymakla sağlanan başarılarılar sürekliliğini sağlamıştır.
Daha da devamı var elbet…
Herkes otomotiv sektörünü, son kırk yıl içerisinde konulan şartlara en üst düzeyde uymaya gayret eden Bursa esnafı ve sanayicisinin bir başarısı olarak görülmesini sağlamıştır.
Ancak daha Eskişehir de, cer atölyelerinde kaybedilen bir Devrim rüyasının öncesinde;
1930 lu yıllarda ahşap, “milli kasa” olarak bilinen kamyondan dönüştürülmüş otobüsler, hem otomotiv sektörünün, hem de ulaştırma sektörü için atılım yılları olmuştur.
1940 ve 1950 li yıllar karoseri sektörünün gelişimi de yine aynı temellere dayanmıştı.
1950 li yıllardan sonra otomotiv yan sanayinde, isimleri her söylendiğinde; rahmetle anılan, kulakları çınlatılan, her sözü bir şart, her şartı bir zorunluluk, her kuralı mesleki bir standart olarak anılan esnaf, zanaatkar ve iş adamları sayesinde Bursa, iki büyük otomobil ana sanayi üreticisinin, üretim üssü olmayı başarmıştır.
Anlatmakla bitmez kaliteye ulaşmak, anlatmakla bitmez Bursa.
1990 lar geldi derken, teknoloji gelişiyor, çalışanların bilinçlenmesi, nitelik kazanması gerekiyordu. Sadece çalışanlar değil elbet 1500 lü yıllarda olduğu gibi tüm şehrin havasını, suyunu, dokusunu paylaşan herkes güzel bir yaşam için bilinçlenmesi gerekiyordu.
Önceleri kalite deyince, ISO diye içeriğini bilmediğimiz bir şey çıkmış fısıltıları dolaşmaya başladı.
Sonra ISO nun “Uluslar arası Standartlar Birliği”, olduğunu, oluşturmuş olduğu standartlarında kaliteye ulaşmada yöntemlerden bahseden, bizim özümüzde koyduğumuz şartlardan farkı olmayan yaklaşımlar olduğunu gördük.
Herkes bir yarış içerisine girdi…….
Fabrikalar, kurumlar, belediyeler, kamu kuruluşları, cadde boyundaki kebapçılar, marketler, kıraathaneler ve diğerleri.
Ve amansız bir belge alma yarışı başladı….
Kalite şehriyiz ya, belgemiz var ya, yağmur yağdığında karayolunu yüzerek geçmişiz bu önemli değil.
Kalite şehriyiz ya, belgemiz var ya, hastanemizde belirlenmemiş risk ve konulmamış önlemden dolayı yangın çıkmış ya buda önemli değil.
Kalite şehriyiz ya, belgemiz var ya, futbol takımımız şampiyon olmuş, göğsünde bir reklamı yok buda önemli değil.
Kalite şehriyiz ya, belgemiz var ya, marka değerimiz, ve Bursa yı marka yapan değerlerimiz göz ardı edilmiş önemli değil.
Kalite şehriyiz ya, belgemiz var ya, yine sokakta tinerci çocuklar saldırmışlar birilerine, bir turist ölmüş bu hiç önemli değil.
Slogan olsun diye değil.
Kalite siz siniz yada Kalitesizsiniz.
Ahmet SONER