Son yıllarda gerek dünyada, gerekse ülkemizde adını sıkça duyduğumuz kavramlardan biridir “DEĞİŞİM”.Ülkelerin, hükümetlerin, yönetimlerin hatta ailelerin bile önemle üzerinde durması gereken doğru yönetilmesi gereken bir olgudur.
Ekonomik değişim, siyasal değişim, Teknolojik değişim, Sosyal kültürel değişim, Ekolojik değişim, Demografik değişim, Organizasyonel değişim bu dinamiklerden sadece birkaçıdır.
- Global rekabetin artması
- Uluslararası entegrasyonların önem kazanması
- Bilgi ve iletişim teknolojisinde olan gelişmeler
- Malzeme yapısındaki gelişmeler
- Yeni teknolojik buluşlar
- Yeni oluşan pazarlardan pay kapma yarışı
- İnsan Kaynağının önem arz etmesi
- Müşterilerin bilinçlenmesi ve beklentilerinin artması
- Tüm pazarlarda standardizasyonun aynı seviye çekilmesi
En ufak atölyeden en büyük holdinglere kadar tüm işletmeler; değişim olgusunu varlıklarını sürdürebilmek adına titizlikle ve büyük bir hassasiyetle yönetmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye AVRUPA’nın parlayan yıldızı
1980’ li yıllardan günümüze Türkiye özellikle üretim alanındaki başarılı çıkışı ile 659 milyar dolarlık milli hâsılayla dünyanın en büyük 17. ekonomisi, Avrupa Birliği üyesi olmadığı halde Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olmayı başarmıştır. Ekonomide bu duruma gelmek, özellikle Türkiye’de çok da kolay olduğunu söylenemez. Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun üretmekten, ne kadara mal olduğunu hesaplamamaktan kısacası sistemsizlikten zor dönemler geçirdik. Ürettiğimiz ürünlerle ve sunduğumuz hizmetlerle başta Çin olmak üzere birçok ülke ile yarışmak durumunda kaldık. Ülke olarak krizlerle mücadele ettik. Tüm bu olumsuzluklardan çıkış noktasını ise, Türk insanının vefasına, çalışkanlığına, sabrına, iyi niyetine bağladık. Bu düşünce tek başına belli bir dönem faydalı olsa da, özellikle 2008’in son çeyreğinde yaşadığımız küresel kriz bize çalışanların yanı sıra sistemlerinde önemini anlattı. 1929’dan günümüze yaşanan en büyük ekonomik buhranda krizi fırsata dönüştüren şirketleri incelediğimizde ise, başarıyı getiren en önemli unsurun bu iki temel fonksiyonun entegrasyonunu başarabilen şirketler olduğunu görmekteyiz. Artık bu dönemden sonra oluşan yenidünya düzeninde işletmelerimizi daha güçlü bir yapıya kavuşturmamız, çalışanlarla sistemleri ahenkli kurmamız gerekmektedir.
Ne zaman Bir Kriz Olsa Hazırlıksız Yakalanıyoruz.
Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok oluyor. Kriz dönemlerinde en çok duyduğumuz konu krizden çıkış yollarıdır. Tamamda Krizin içindesin, her günün kıymetli, zaman kaybedemezsin, insan kaybedemesin. Böyle bir zamanda mutlaka kriz öncesinde bir aksiyon planı hatta planları yapmak zorundayız. Üst yönetime bu konuda ciddi vazifeler yüklenmektedir. Tabii ki bu dönemde üst yönetimin en büyük destekçileri İnsan Kaynakları Bölümlerine. Bunlar firmaların iyi dönemlerde vakit kaybı olarak görülse de Türk iş hayatı için vazgeçilmez bir kural olmalıdır. Herkes sistemini kurmak, sürekli geliştirmek zorundadır.
Barış GÜL
Faveo Danışmanlık Genel Müdürü